Sarımsak ilaç mıdır? Ne ilaç ne değildir

Bilinçsiz ilaç kullanımının yanında son yıllarda bitkisel ürünlerin ilaç gibi tüketimi de sorun yaratıyor. Örneğin sarımsak ilaç mıdır, sağlıklı mıdır? Ne ilaç ne ilaç değildir. İşte tüm bu soruların cevapları.
Ülkemizde ilaç tüketimi istatistik bilgilere bakılırsa hayli artmış görünüyor. Ayrıca halkımızın bilinçsiz ilaç kullanımı yanında son yıllarda bitkisel ürünlerin ilaç gibi tüketimi de sorun olarak öne çıkmaya başladı. İşte bu konuları alanın uzmanlarından Dr. Esra SAĞLAM cevapladı. Sağlam bu konuda şu uyarıyı yapıyor. “Bitkilerden elde edilen çeşitli ürünlerin kullanılışıyla ilgili olarak ‘bu ürünler doğal maddeler olduğu için hiç zararlı etkileri yoktur’ gibi bilimsel olmayan bir görüş ileri sürülmektedir. Bu görüş kesinlikle doğru değildir. Bunu en önemli kanıtı, insan ömründeki uzama ve yaşam kalitesindeki artıştır.”

İçinde etken madde taşıyan her ürün ilaç mıdır?
Sözgelimi halk arasında söylendiği (sarımsak her derde devadır) gibi sarımsak için ilaç sözünü kullanabilir miyiz? SAĞLAM: İçinde etken madde taşıyan her ürün ilaç değildir. Çünkü bir maddeye ilaç denilebilmesi için daha önce söz etmiş olduğumuz seçicilik, etkinin geçici olması, etkinin doza bağımlı olması gibi özellikleri taşıması gereklidir.

Örneğin halk arasında tedavi edici özelliği olduğuna inanılan ve binlerce yıldır bu amaçla kullanılan sarımsağı ele alalım ve sorumuzu soralım, sarımsak ilaç mıdır?  

Sorunun cevabı hayırdır. Çünkü sarımsak vücudumuzdaki fizyolojik sistemleri etkileyebilecek pek çok (200’den fazla) etken madde içeren bir besin maddesidir. Bu etken maddelerden bazılarının tansiyonu dengeleyici, kanı sulandırıcı ya da vücudumuzdaki bakterileri öldürücü etkisi olsa da ilaç olarak kullanılamaz, çünkü yediğiniz bir diş sarımsağın tansiyonunuzu kaç derece düşüreceğini bilemezsiniz.

Örneğin tansiyonu 140/200 mm-Hg olan hasta kaç diş sarımsak yiyecektir ya da tansiyonu 110/180 mm-Hg olan hasta kaç diş sarımsak yiyecektir?

 Ayrıca sarımsağın içindeki madde miktarı ve madde çeşidi sarımsağın yetiştiği bölgeye, o bölgenin sarımsağın yetiştiği süre zarfında aldığı yağış miktarına göre değişir, bu durumda hasta Kastamonu Sarımsağı mı yiyecektir, yoksa Tokat Sarımsağı mı yiyecektir, eğer Kastamonu sarımsağı yiyecekse 2008 rekoltesinden mi 3 diş yiyecektir yoksa 2009 rekoltesinden mi 3 diş yiyecektir. 2008 rekoltesinin 3 dişi 2009 rekoltesinde kaç diş sarımsağa denk gelecektir vb gibi sıralayabileceğimiz soruların cevabı yoktur. Yani yiyeceğimiz sarımsak miktarını bilemeyiz (doz). Bir başka önemli nokta ise, tansiyonumuzu düşürmek amacı ile yediğimiz sarımsağın bakterileri öldürücü özelliğinin de olduğu bilinmektedir. Tansiyonumuzu düşürmek amacı ile yemiş olduğumuz bol miktarda sarımsak mide barsak sistemimizde bulunan ve normal fizyolojik fonksiyonlarımızı devam ettirmemiz için gerekli olan yararlı bakterileri de öldürüp bizi gaz, isal karın ağrısı gibi başka birtakım rahatsızlıklar ile baş başa bırakabilir (seçicilik). Yine tansiyonumuzu düşürmek amacı ile yediğimiz sarımsak kanı sulandırıcı etkisi ile hele hele hasta bir de kan sulandırıcı ilaç alıyorsa kanamalara da neden olabilir.

Bir maddeye ilaç denebilmesi için hangi aşamalardan geçmesi gereklidir? SAĞLAM: Bir maddenin ilaç haline gelebilmesi için en az 10 yıl süren araştırma safhalarını geçmesi gerekir. Bu süre içinde yapılan araştırmalar için milyar dolarlar ile ifade edilen bütçeler harcanır.

Çok zor ve pahalı bir iştir. Biraz da ilaçların içeriğinden, yapımından söz edelim: İlaçların hammaddesi nedir?

Belki şöyle sorulabilir: İlaçlar nelerden hangi maddelerden elde edilir?

Kimilerinin  inandığı sandığı  gibi ilaçların hepsi kimyasal maddelerden mi üretilmektedir? SAĞLAM: Günümüzde kullanılmakta olan ilaçların çok büyük bir kısmı doğal kaynaklardan elde edilmektedir. Bu doğal kaynaklar; bitkiler (örn. kanser ilaçları), hayvanlar (örn.  hormonlar), mikroorganizmalar (örn. antibiyotikler), madenler, mineraller (örn. demir, kalsiyum) olabilse de çok büyük bir kısmı bitkilerden elde edilir. Doğal kaynaklardan elde edilen ilaçlar bazen yeterince saflaştırılamaz, bu durumda sentez yolu ile kimyasal olarak da elde edilebilirler. Son yıllarda “DNA-rekombinant” teknolojisi adı verdiğimiz yeni bir yöntemle de ilaç elde edilmeye başlanmıştır. Bu ilaçlar genellikle vücudumuzda zaten var olan hormonlar ve bağışıklık sistemine ait olan elemanların eksikliği sonucu meydana gelen hastalıkların tedavisinde kullanılırlar. Bu yöntem vücudumuzda eksik olan maddenin birebir aynısını elde etmek amacı ile kullanılır. Bu ilaçlar, insanoğlunun genetik yapısına uygun olarak bakterilere ürettirilir. Örneğin şeker hastalarında kullanılan insülin hormonu domuzdan elde edildiğinde alerjiye neden olabilmektedir ama “DNA-rekombinant” teknolojisi ile üretildiğinde, insanoğlunun genetik yapısına birebir uygun olduğundan alerjilere neden olmamaktadır.

Doğadaki bütün bitkiler insanoğlu için yararlı mıdır?

Bunlar, istenildiği kadar yenilip içilebilir mi?

SAĞLAM: Bitkilerin tümü insanoğlu için tabii ki faydalı değildir, bazılarının kullanılması halinde zehirlenmelere ve hatta ölüme yol açar. İnsanoğlu bunu binlerce yıldır deneyimlemiş, bu nedenle bazılarını zehir olarak kullanmıştır. Örneğin bugün bizim ameliyathane şartlarında, ameliyat olan hastaların kaslarını gevşetmek amacı ile kullandığımız “kürar” adlı maddeyi yıllarca savaşlarda oklarının ucuna sürerek düşmanlarını öldürmek amacı ile kullanmışlardır. Kürar, Amazon bölgesinde yetişen Strychnos ve Chondrodendron grubu bitkilerden elde edilir, yani tamamen doğal ve bitkiseldir.

Her bitkiden ilaç üretilebilir mi?

SAĞLAM: İshak bin Murad adında bir Türk 1390 yılında ve 1700′lü yılların sonunda Avrupalı bir din adamını söğüt ağacı kabuklarının ateşi düşürmesini gözlemlediğini yazmıştır.  Bu gözlemler aspirinin keşfi ile sonuçlanmıştır.  Bu söğüt ağacı kabuklarının ilaç olduğu anlamına gelmez. Söğüt ağacı kabuklarında bulunan etken maddenin ne olduğu araştırılmış,  bu madde. (asetil salisilik asit). Bilimsel izole edilmiş, yapısı aydınlatılarak ve tamamen sentetik olarak elde edilerek 1890 yılında insanlığın hizmetine aspirin olarak sokulmuştur. Bitkiler ilaç hammaddesi yapımında kullanılabilir, ama ilaç olarak kullanılamazlar.

Biz hastaya ateşin var ağrın var, al sana söğüt ağacı kabuğu bunu kaynat iç ya da çiğne yut diyemeyiz. Bunun pek çok sebebi var. Örneğin hasta açısından düşündüğümüzde; yaşlı hastalar ya da bebek hastalar bunu nasıl çiğneyecekler, çiğneseler bile çiğnedikleri kabuğun içindeki etken madde miktarı nedir, bu etken madde miktarı bütün ağaç kabuklarında standart mıdır, 100 kg hasta kaç gr kabuk çiğnemeli,10kg hasta kaç gr kabuk çiğnemeli?  Böbrek yada karaciğer bozukluğu olan hastalar  bu ağaç kabuğunu çiğnediğinde organlarına zarar verir  mi?..... gibi soruların cevabı yoktur. Söğüt ağacı kabuğu açısından olaya baktığımızda ise söğüt ağacı kabuğunda sadece asetil salisilik asit yoktur, bunun yanında pek çok etken madde daha vardır ve bunların birçoğu vücuda zararlı olabilir. Fazladan, gereksiz alınan diğer maddeler zehirlenmelere yol açabilir.

Yukarıda verdiğiniz örnekte olduğu gibi bazı bitkiler hem ilaç hem de zehir olarak kullanılabildiğine göre bu ayırım nasıl yapılacak?

SAĞLAM: Modern Tıp ve eczacılık tekniklerinin uygulanması ile bu bitkilere yukarıda saymış olduğum, ilaç olma özellikleri (seçicilik, etkinin geçici olması ve etkinin doza bağımlı olması ) kazandırıldığı zaman ilaç denilebilir, ya da tedavi etme özelliği kazanır. Örneğin güzelavratotu patlıcangillerden bir bitkidir. İçinde bizim tıpta atropin adını verdiğimiz hava yollarını kasan, kalbi yavaşlatan bir madde vardır.

Çarpıntısı olan bir hasta gidip aktardan güzelavratotu alıp kullandığında kalbi yavaşlar mı? Evet yavaşlar ama dozu iyi ayarlanmaz ise kalp o kadar yavaşlar ki durur, ayrıca hava yolları da kasılacağında nefes almada zorluk çeker, hele hele astımı olan bir hasta ise tamamen tıkanıp ölebilir. Bu örneği değerlendirecek olursak, adı geçen bitkinin (atropa bellodona) bitkisine ilaç olma özellikleri kazandırıldığı ve ehil ellerde kullanıldığı zaman ilaçtır, ama bitki ekstresi halinde, cahil ellerde kaldığında ise zehirdir.

Son yıllarda ülkemizde hastalıkların bitkiler ile, bitkilerden elde edilen ürünlerle  tedavi edilmesi yolunda  bir eğilim ortaya çıktı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu eğilimin en önemli nedeni, ülkemizde son zamanlarda gerek yazılı ve gerekse görsel basında bitkilerden elde edilen çeşitli ürünlerin (çekirdek, ekstre vb.) çok çeşitli hastalıklar için önerildiği ve aktarların, neredeyse, doktorların yerini aldıkları görülmektedir. Bitkilerden elde edilen çeşitli ürünlerin kullanılışıyla ilgili olarak “bu ürünler doğal maddeler olduğu için hiç zararlı etkileri yoktur” gibi bilimsel olmayan bir görüş ileri sürülmektedir. Bu görüş kesinlikle doğru değildir. Bunu en önemli kanıtı, insan ömründeki uzama ve yaşam kalitesindeki artıştır. Avrupa’da bile 1920’li, 1930’lu yıllarda ortalama yaş 40 bile değilken, bugün 80’lere varmıştır.

Sosyal seviyesi çok daha düşük olan ülkemizde bile ortalama yaş 70’i aşmıştır. Çevresel faktörler bu kadar kötüye gittiğine göre, insan ömrünün bu kadar uzamasının sebebi modern tıptır. Modern tıbbın ürettiği ilaçlardır. İlaçlar çok zararlı, bitkiler ise bu kadar faydalı olsalardı, çevresel faktörlerdeki kötüye gidiş de göz önüne alındığında, insan ömrünün hızla azalıyor olması gerekirdi. Bitkileri ilaç yerine kullanmaktaki artan bu eğilimin önemli bir nedeni de kolay ulaşılabilir ve ucuz olmasıdır. Çünkü herhangi bir hastalığı nedeni ile hastaneye başvuran hasta, bu süreçte pek çok vakit ve para harcamak zorunda kalacak iken, televizyonda gördüğü ve ona önerilen bitkinin suyunu içmek çok daha kolay gelmektedir. Bir diğer neden ise cehalettir.

Bilimsel bilgi ve teknolojiyi üretmek bir yana, toplumun çok büyük kesiminin bilimsel bilgiyi kullanmada yeterli olmadığı göz önüne alınırsa, tedavideki etkililiği ve güvenliliği konusunda hiçbir somut kanıt bulunmayan bitkisel ürünlerin toplumda kullanılmasının yaygınlaşmasına şaşırmamak gerekir

Bitkisel ürünlerle tedavilerin hastaya ne gibi zararları vardır?

“Dietary supplement” başlığı altında eczanelerin dışında çeşitli marketlerde ve satış mağazalarında satılan, bazıları bitkisel olabilen gıda katkı maddelerinin bir kısmının ciddi yan etkiler yaptığı, hatta ölümlere neden olduğu bildirilmiştir. Yine son zamanlarda zayıflama çaylarıyla ilgili ortaya çıkan istenmeyen etkilerden bahsedilmektedir.

Ülkemizde bu konuda veri olmamasına karşın, sağlık kayıtlarının düzenli olduğu ülkelerde, bu konuda bildirimler bulunmaktadır. Bu nedenle, bu ürünler için kullanılan “çok faydası olmasa dahi, en azından zararı olmaz” değerlendirmesinin doğru bir yaklaşım olmadığını vurgulamak gerekir. Bitkilerden ilaç hammaddesi elde etmeden, bitkisel ilaç haline getirilmeden, etkililiği, güvenliliği, kalitesi ve standardizasyonuyla ilgili hiçbir çalışma yapmadan bitkilerin, bitkisel ürünlerin ilaç yerine kullanılması toplumumuzda çok önemli sorunlar yaratmaktadır.